5 Ekim 2018 Cuma

PİRAYE


PİRAYE/CANAN TAN

   Herkese Merhaba...

Bugün size Canan Tan'ın  kitabı olan Pirayeyi anlatacağım. Bir solukta okumak buna deniyor bence. Çünkü kitabı bir kaç saat içinde bitirmeme rağmen etkisinden çıkmam uzun sürdü. Bazen bir kitabı sadece okumazsın aynı zamanda yaşarsın, acıları sende yaşar, onlarla birlikte ağlar, onlarla mutlu olursun. İşte bu kitabı okurken bu duyguları hissedeceksiniz... 

 Ancak kitap ne kadar güzel olsa da tam bir Canan Tan klasiği. Akıcı ve sade bir Türkçe eşliğinde sonunda daima acıları olan kadınlar. Neden her seferinde erkekleri öldürüğünü çözemedim doğrusu. Canan Tan pek mutlu son sevmiyor galiba...
Zaten hayatta hep mutlu sonla bitmiyor. Ama insan kitapların veya dizilerin en azından mutlu sonla bitmesini istiyor. Hayatımızda kontrol ettiğimiz çok az şeylerden biri olan kitaplarda mutsuz sonla biterse hayatımız daha da karanlık olmaz mı? Bugünün sorusu bu sanırım cevaplarınızı bekliyorum.!

 ÖHÜM!! BAŞLIYORUM...


Kitap adı: Piraye
Yayın evi:Altın kitapları 
Yazar: Canan Tan
Sayfa Sayısı:395
 Baskı yılı: 2011
Türü:Aşk       

Diyarbakır... Dar bir eşikten geçip geldim sana. Huzurundayım. Hoşgörü kapını açık tut. Bil ki direnmem sana değildi. Altın tepside sunulan acı şerbetti beni ürküten. Devrimci ruha sahip Piraye'nin İstanbul'dan kopmak istememesini yadırgama. Anadolu'nun en ücra köşelerine bile koşa koşa gidecek yüreğe sahipti o. Ona ters düşen Diyarbakır değil, Diyarbakır konaklarına gelin olmak. Ağalığa, beyliğe kulaklarını tıkamış, halktan yana, özgürlük âşığı, yüzü insana dönük; ama deneyimsiz, toy, gencecik bir kız... Anlamaya çalış onu. Küçücük bir kum tanesi, bedenine yerleşen. Ya özümseyeceksin ya da irinleşecek derinliklerinde. Sancılı kıvranırlarken atıvereceksin uzaklara. Geldiği yere, belki de bambaşka diyarlara savrulup gidecek. Onun sende kalmasını sağla. Kol kanat ger gurbetten gelmiş konuğuna. Anlı şanlı Diyarbakır, bir Pirayeyi barındıramadı, dedirtme kendine.
                       (TANITIM BÜLTENİ)



Piraye, aydın görüşlü bir ailenin ikinci kızıdır. Birazcık babasının zoruyla diş hekimliği fakültesine başlıyor. Piraye hak, hukuk, adalet konusunda katı etik kuralları ve düşünceleri olan bir kız. Özgürlüklerine aşırı düşkün ilk etapta, ama gariptir ki Haşimi tanıdıktan sonra çok uysal oluyor.

Haşim, Diyarbakırlı köklü bir aileye sahip olup, diş hekimliği fakültesi son sınıf öğrencisidir. Haşim'in gördüğü geleneklerle Piraye'nin ki çok farklıydı. Bu yüzden sürekli çatışma halindeydiler.

 Pirayeyi başta çok özgür ruhlu biri olarak tanıdım ama sonra çok farklı bir Pirayeyi okudum. Yani kişilik bozukluğu olsa bu kadar olur. Aşk diye bir şey göremedim ben kitapta, Haşim’in aşkını hissedebiliyordum ama Piraye'nin Haşim’e karşı aşkını tam olarak okura aktarabildiğini düşünmüyorum.

Kitapta aşktan, çok doğudaki örf adetlere değinmiş oradaki yaşam tarzına ve bunlara alışmaya, ayak uydurmaya çalışan İstanbullu Pirayeyi anlatmış. Açıkçası sonununu beğenmediğimi daha öncede söylemiştim. Çok zor şeyler yaşan bir kadın Piraye. Spoi vermek gerekirse üstüne kuma getirilir ve bunu hak etmiyordu. Zaten hangi kadın kuma getirilmeyi hak eder yada kuma olmayı kendine reva görür ki...(Her şey o çirkef kaynanası yüzünden oluyor bilin ponçikler.) Yinede ihanet hoş değil!! Ama bir taraftansa çocuğu olan biri ve yeni doğacak bir çocuğunda varken insan sadece kendini değil onları da düşünerek kara vermeliydi. Yinede ben bu kitapta en çok Haşim'in acı çekişini ve hatalarının bedelini ağır ödeyişini gördüm. Diyecek pek bir şey bulamıyorum açıkçası sonu Piraye'nin duyduğu pişmanlıkla bitiyor. Umarım bundan sonra sonu mutlu sonla biten bir kitap okuruz. 


Bir sonraki kitap da görüşmek üzere.Kendinize çooook iyi bakın... 








2 yorum: